Bilmek İstedikleriniz, söylenmeyenler, gerçekler, patron milleti, iyi patronlar, iyi çalışma ortamları, erbakan, necmettin erbakan, 28 şubat, şevket eygi, sarımsak limon, tam sağlık, ayaktan sağlık, aytunç altındal, hasan el benna, muhammed ali, malcolm x, adnan menderesin son mektubu, atatürk vasiyet, atatürkün vasiyeti,
Tarih İçinde Yalan Barındırmaz
Bunu Elbet Öğrenirsin
Önce Yada Sonra ...

Hasan El Benna


17 Ekim 1906'da Misir'in Mahmudiye kentinde dogan

Hasan el-Benna dini ve ilmi yönden köklü bir aileye mensuptur. 
Babasi hadis alimi idi. Hadis konusunda bizzat kendisinin de yazdigi eserler vardir.

Iste böyle ilmi bir yuvada büyüyen Benna ilim, takva ve zühd atmosferinde çok
güzel yetişmiştir. Daha küçük yaslarda üstün bir zeka ya sahip oldugu gözleniyordu.
Gece namazlarina ve pazartesi, persembe günleri oruçlarina devam ediyordu.
Küçük yaslarinda Kur'an-i Kerimi yarisina kadar ezberleyen Benna 15 yaslarinda hifzi
ni tamamladi.

 

Yüzünün hatlarinda devamli bir elem ve hü zün görünüyordu. Kalbinde Müslüman
larin dertlerine çareler arama aski vardi. Onun bu hali za man zâman bazi kötülükleri
bizzat kendi eliyle degistirmeye götürüyordu.

Nafile ibadetlere devam etmesiyle ruhu en ginlesmis ve nefsi daha da ,paklasmisti.
Ayrica daha talebelik yillarindaki Islâmi çalismalarin dan dolayi da genel kültürü
oldukça gelismisti. Okudugu medrese de "kötülüklere karsi mücadele" adinda bir
teskilat kurarak bazi önemli sahsiyetlere mektuplar gönderip, onlara nasihat etmeye
ve onlarin dikkatlerini toplumdaki kötülüklere çekmeye baslamisti.

Liseden mezun oldugunda Misir'daki tüm talebeler arasindaki siralamada besinciydi.
Üniversiteyi ise."Darul Ulum"da okumustu. Universiteyi bitirme imtihanlarini verirken
onsekizbin siir beyti ve bir o kadarda nesir ezberlemisti. Darul Ulum'u bitirdiginde
onun ayarinda talebe yoktu. Çünkü birincilikle bitirmisti.

Üniversiteyi bitiren Hasan el-Benna Ismaili ye'deki okullardan birine tayin edilmisti.
O zaman Ingilizlerin tüm güçleri Ismailiye'de toplanmisti. Okullarda Avrupa usulü
egitim yapiliyordu. Ismailiye bu haliyle sanki Londra'nin muhit lerinden birini andiriyordu.


Halkin çogu ise bir Ingiliz sirketi olan "Su veys"te isçiydiler. Hasan el-Benna Ingilizlerin
Misir halkini ezdigini ve onu zelil ettigini görüyordu. Misir halki sanki onlarin kölesiydi.
Her türlü 
fesat almis yürümüs ve haramlar mübahlastirilmisti. Özellikle 1924'de Atatürk
tarafindan hilafet yikildiktan sonra bu durum daha da artmisti. Diger taraftan
Benna batililarin Islâmi ortadan kaldirmak için yaptigi çalismalari gördükçe kalbi
parçalaniyordu. Iste Benna o dönemleri anlatirken söyle diyordu: "Allah bilir nice

geceleri ümmetin dertlerine çareler aramak için geçirdik. Ve ümmetin 
hallerini tahlil etmek, dertlerini ortadan kaldirmak için ne kadar düsündük. Bu
hallerin tesirinden bazen aglama durumuna gelirdik." Derken Hasan el-Benna
kendilerinde hayir alemetleri olan bazi kişilerle irtibata geçiyordu. Kendisiyle birlikte
alti kisi biraraya gelerek Islâmi çalismalarin çekirdegini oluşturmak için anlastilar.
Benna bu kurdugu teskilatina yeni bir isim almamasi için "Biz Müslüman Kardesleriz"
Dedi ve cemiyetin adi "Ihvan-i Müslimin" oldu. Benna ilk davetine Ismailiye'de
baslamisti. Çalismalarini bereketlendiren Allah Teâlâ onun elleriyle kahvelerde
zamanlarini bosa geçiren insanlardan Islâm davasi için mümtaz sahislar yetistirmisti.

Bunlara örnek olarak Islâm davasinin ilk öncülerinden Seyh Muhammed Fergali Ingiliz
komutaninin karsisina dikilmis söyle diyordu: "Beni bu Ismailiye'den sadece bir kisinin emri 
çikartabilir. O da Hasan el-Benna" ' Hasan el-Benna Ismailiye'deki çalismalari
genisleyince ve tüm gayretlerini Islâm için tahsis edince Ismailiye'den Misir'in
baskenti olan Kahi re'ye tasindi. Ihvan-i Müslimin'in merkezini orada kurdu.

Bütün gayretlerini Islâma davet ve onu tanit ma yolunda harcadi. Köyleri gezdi,
sehirleri do lasti. Gittigi her yere bir sube açiyordu. Öyle ki bir kaç sene içinde
Ihvanin hareketi Misir'in gö zünü ve kulagini doldurmustu. Her tarafta ona katilmalar 
oluyor ve Misir'in evlatlari onun ka natlari altina giriyordu. Bunu gören hükümet

Ihvanin yayilmasindan korkarak onu kontrol etmek için her türlü çareye başvuruyordu.

Hasan el-Benna'yi gizli istihbarattan bir çok kisi takip etmeye baslamisti.
O nereye giderse on larla pesinden ayrilmiyorlardi. Derken 1947 se nesinde
Hasan el-Benna bazi mücahidlerini Filis tin'e gönderiyordu.
Filistin daglari ve köyleri da ha önce görmedikleri ender mücahidler görmeye
baslamislardi. Evet Filistin yahudiye kuvvetli bir ders vermek ve onlara zilleti
tattırmak için ölümü hayata tercih eden insanlara sahit olmustu.

Bu arada Kral Faruk, bu büyük gelismeler den dolayi meseleyi Ingilizlerle beraber
düsünme ye basladi. Özellikle Kral Faruk'un Misir ordusu na dagittigi silahlarin bozuk
oldugunun anlasil masindan ve araplarin hiyanetlerinin açiga çik masindan sonra 
Kral Faruk için mesele iyice teh likeliydi. Filistinde cihad eden Ihvan-i Müslimin

Mücâhitlerinin Misir'a gönderilmesinden korkan Faruk, Müslüman Kardesleri tutuklatip
hapisha nelere dolduruyordu. Disarida sadece Hasan el Benna kalmisti. Kralin
maksadi onu öldürtmekti. Iste bu esnada Mahmud Abdulmecid gizli istihbarattan
bes kisiyi Benna'yi öldürmeleri için gönderdi. Ve Kahire'nin en büyük meydaninda 
Müslüman Gençler Teskilatinin önünde 12 Subat 1949 tarihinde Hasan el-Benna
kursunlandi. Te davi için hastaneye kaldirildi. Bu arada Benna'ya müdahale
edilmemesi ve kan kaybindan ölmesi saglandi.

Böylece ömrünün sonuna kadar teblig için çalisan Hasan el-Benna ruhunu tertemiz
olarak Allah Teâlâ'ya teslim ediyordu. Cenazesini 
bir yasli babayla birlikte dört kadin kabre götürmüstü. Bölgede elektrikler kesilmis

ve bu dört kadin dehset verici bir ortamda tanklarin arasinda Benna'yi götürüp
defnetmislerdi. Bütün bunlar yetmiyormus gibi müslümanlar Benna'nin cesedini
çikaripta gösteri yapmasınlar diye mezarinin basinda nöbet tutturuyordu.

Hasan el-Benna dünyayi terketmis Kral Faruk'ta Hasan el-Benna korkusundan
rahata kavusmustu. O öldügünde çocuklarina ihtiyaçlarini giderecek bir sey
birakmamisti. Hatta ev kirasini bile verecek durumlari yoktu.

Faruk, Hasan el-Benna'dan kurtulmustu ama geriye bir problem kalmisti.
O da Ihvan-i Müsli minin Filistinde hala cihada devam eden mücahid gruplariydi.
Bunlardan kurtulmak için Faruk, Misir tanklarina ve askerlerine Filistin'e hareket
emri verdi. Maksadi oradaki Ihvan mensuplarini tutuklatmakti. Ve tanklar kamplarin
etrafindaki duvarlari döverek mücahidleri ya teslim olmak ya da üzerlerine toplarin 
atilmasina razi olmak arasinda seçim yapmaya zorladilar. Mücahidlerde etrafin

cehenneme çevrilmesini istemediklerinden teslim oldular. 
Oradan hapishaneye tasinan mücahidler böylece duvarlar arkasina terkediliyordu.

Gerçek su ki liderlikte büyüklügün belli bir ölçüsü yoktur. Bazen olur ki büyüklük
ilmi yönden olur. Bazen büyük bir fatih veya kesifçi, ya da bir ruhi terbiyeci yahud
da bir siyasi lider bü yük olabilir. Fakat kaliciligi bakimindan en büyük lider ümmeti
yeniden insa eden, yeni nesillerin yetismesini saglayan ve tarihin gidisatini degistiren
liderlerdir.

Iste Hasan el-Benna bu kalici liderlerden birisi, belki de yirminci yüzyilda Islâm
tarihinde en göze çarpanlardandi. Onun bu büyüklügü sadece alim olusundan veya
iyi bir hatipliginden ya da siyaset adami olusundan degil, Islâm davasini bina eden
yeni bir nesil yetiştirmesinden ve özelde Misir'in genelde de Islâm aleminin tarihini
sarsmasindandir. Bu gün dahi onun siddetli sarsmasindan olaylar gidisatini
degistirmektedir.

Misir'in yeni tarihini yazmak isteyen herhangi bir tarihçi, yahut Filistin meselesini
yazmak isteyen birisinin Hasan el-Benna'yi yazmadan 
bu konulari yazamamasi onun büyüklügünü göstermeye kafidir.

Tarihçilerin her ne kadar Hasan el Benna hakkinda kendilerine özgü ayri ayri görüşleri
olsa da, hepsi de olaylarin meydana gelisinde 
Hasan el-Benna'nin büyük tesirleri oldugunda ittifak etmektedirler.

Bu olaylar ki yarim asirdan günümüze kadar hala tesirini devam ettirmektedir
Isterse günümüzdeki insanlar onun kiymetini bilmesinler 
ve isterlerse onun hayatinda veya sehadetinden sonra da onu geregi gibi takdir

etmemis olsunlar. Bu durum bütün liderler için böyledir. 
Insanlarin veya ileri gelenlerin onun kiymetini geregi gibi bilememeleri El-Benna'ya

en ufak bir zarar veremez.

Gerçek su ki, Islâm önderleri tarihte hiç bir zaman insanlar bilsinler ve taktir edip
methetsinler diye, çalismamislardir. Bilakis Islâm onlari 
öyle özel bir duruma getirmistir ki, tarihte bizden baska milletler bu önderleri pek

bilemezler. Çünkü Islâm onlari ruhi terbiye ve büyük 
bir iman üzere yetistirir. Oyle ki o ruhaniyet özel bir anlayis kazandirmis, hayatin

gerçek yönlerini ve varligin sirlarini ögretmistir.

Islâm onlari öyle yetistirmistir ki en üstün fedakarliklari yaparlar ve insanliga karsi
çok büyük bir muhabbet beslerler. Iste Islâm önderlerini
kendi aralarindaki bazi mizaç farkliliklariyla birlikte onlarin genel durumu budur.

Onlar Allah rizasindan baska hiç bir sey de istemezler. 
Sadece Allah'in hesabindan korkar ve O'ndan sevap beklerler. Yalniz Allah'in indinde

itibarlari olsun isterler. Hiç bir zaman kendileri için rahatlik 
ve huzuru talep etmezler, rahatligi ancak Allah'a kavusmakta ararlar. Onlarda söhret

veya methedilmeyi isteme, yahut makam hirsi veya haset 
bulunmaz. Onlarin dünya hayati veya sehevi arzulari için herhangi bir is yapmalari

müm kün degildir. Onlar insanlardan karanliklari kaldirmak 
için gönderilmis bir nurdurlar. Gökyüzün de devamli olarak parildarlar. Onlar

yeryüzünde ki topraklara karismayan ve en yüksek bina ile en 
küçügüne dahi vuran bir günes subesi gibidirler.

Yeryüzündeki tüm ser güçler, sömürgeciler, krallar, partiler, Ezher Üniversitesi ve
fesat ehli Hasan el-Benna ile mücadele ettiler. O da bütün 
bunlara karsi savasti. Halk bizzat kendi menfaatinden cahil kaldi. Hepsi de

Hasan el-Benna'nin yolunu engellemek ve davasindan alikoymak
için çalismalarina ragmen o, yüce daglar gibi, rüzgara ve balyozlara aldiris etmeden

yoluna devam etti. O, yolunu tutmak için belki saga sola 
sallanmistir ama bütün tehditlere ragmen hiç bir zaman kasirgalardan etkilenerek

davasindan geriye adim atmamistir. Dünya onun etrafinda 
kararmis olsa da, o hiç bir zaman zafere olan kuvvetli imanindan en ufak bir zayiflik

göstermemistir. Karsi kuvvetler ne kadar çok olsa da ve 
ne kadar üzeri ne çullansalarda o, hiç bir zaman mücadelesinde yenilmemistir.

Bütün bunlara ragmen, tipki arkadaslarina oldugu gibi düsmanlarina bile gönlü açikti.


O, hiç bir zaman düsmanlarindan birine karsi hasetlikten
dolayi tiksinmemistir. Çünkü büyük insanlarin kalbinde hasede yol yoktur. Fakat

onun tiksinmesi ve kerih görmesi, düsmanin batila sap masindan, 
fesadindan ve iftiralarindandi. Eger düsmani kötülük ve seryolurida gitmeye devam

ediyorsa ve halkin menfaatlerine zarar veriyorsâ onlardan 
nefret eder tiksinirdi. Tipki hakka karsi inatlik eden basiretsizlik göstererek

anlayissizlik yapan ve ahlaki bakimdan davayâ sikinti veren dostlarindan
nefret ettigi gibi.

Fakat Benna bütün bunlara ragmen Rasûlullah'in Uhud günü yaraliyken ettigi su
duayi devamli olarak ediyordu: "Allah'im sen benim kavmimi 
hidayete erdir. Çünkü onlar bilmiyor lar." Düsmanlari devamli olarak ona karsi

hile ve tuzaklari sürdürürken o da düsmanlarina karsi sürekli sefkat
ve nasihata devam ediyordu. Benna'nin bu hali, ta onu her türlü kuvvetten,

makamdan ve yardimcidan yoksun bir halde tek basina karanlikta 
vurarak öldürdükleri zamana kadar devam etti.

Evet onu öldürdüler. Onlar kuvvetli Benna ise zayifti. Onlar hükümran Benna ise
birkenara itilmisti. Onlar silahli, Benna ise eli bostu. Evet Benna'yi 
öldürdüler, simdi onlar katil ve mücrim, Benna ise mutlu ve saadet içinde.

Daha sonra onlar halkin merhametinden kovulurken, Benna Allah'in rahmetiyle
bagislaniyordu. Onlar simdi bati ülkelerinde dagilmis vaziyette. 
Benna ise istirahatgahinda. Allah O'na ve tüm mücahidlere bol bol rahmet etsin.

 ( Amin.)


Yazan: Fethi Yeken

{relation id:133746 slug:'iste-hasan-el-bennanin-siyasi-dusunceleri'}

 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol