Bilmek İstedikleriniz, söylenmeyenler, gerçekler, patron milleti, iyi patronlar, iyi çalışma ortamları, erbakan, necmettin erbakan, 28 şubat, şevket eygi, sarımsak limon, tam sağlık, ayaktan sağlık, aytunç altındal, hasan el benna, muhammed ali, malcolm x, adnan menderesin son mektubu, atatürk vasiyet, atatürkün vasiyeti,
Tarih İçinde Yalan Barındırmaz
Bunu Elbet Öğrenirsin
Önce Yada Sonra ...

Erbakan ile siyonizm arasındaki küresel güç mücadelesinin ekonomik boyutu!

Mesud Akgül

mesud.akgul@gmail.com24 Nisan 2013 Çarşamba 00:00DİĞER KÖŞE YAZILARI
 
 

ERBAKAN İLE SİYONİZM ARASINDAKİ KÜRESEL GÜÇ MÜCADELESİNİN EKONOMİK BOYUTU!

Erbakan ile Siyonizm Arasındaki
Küresel Güç Mücadelesinin Ekonomik Boyutu!

Milli Görüş lideri Erbakan konuşmalarında sık sık Siyonist mihrakların kurdukları faizci kapitalist sistem sayesinde 7 milyarlık insanlık âlemini nasıl soyduklarını ve bu sömürü çarkları dolayısıyla kontrol ettikleri korkunç para gücünü çok çarpıcı misallerle anlatırdı.

Erbakan’a göre Dünya Siyonizm’i yeşil kâğıt (dolar), sarı kâğıt(tahvil), beyaz kâğıt( Merkez Bankalarındaki rezervler) sayesinde- ki Erbakan buna üç kâğıt oyunu derdi- her yıl insanlığı 15 trilyon dolar sömürüyordu.

Ayrıca ekonomik kriz ve borsa dalgalanmaları, uluslararası bankalar, dev sanayi kuruluşları, petrol ve ticaret şirketleri, harp sanayi, vergi ve faiz gelirleri ile bir 15 trilyon dolar daha bütün dünyanın kanını emiyordu.

Dünya Siyonizm’inin her yıl kontrol ettiği para toplamda 30 trilyon dolar gibi dehşet bir güçlü sermaye idi! Bunun anlamı ise 7 milyarlık insanlık âleminden her bir şahsın Siyonistlere yaklaşık 3000 dolar borçlu olması demekti!

Erbakan Milli Görüş hareketi ile işte böyle bir Şeytani ve zalim düzene karşı savaş açtı.

Erbakan siyasete atıldığı ilk günden itibaren amaç ve hedeflerinin ne olduğunu gizleme gereği bile duymadan açık, net ve gayet anlaşılır bir şekilde tüm dünyaya şu şekilde ilan etmişti:

“Müslüman devletlerin bir araya gelerek İslam Birliğini kurmaları ve bu amaca yönelik İslam NATO’su, İslam Ülkeleri Kültürel İşbirliği Teşkilatı, İslam Ortak Para Birimi, İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı, İslam Ortak Pazarı gibi kuruluşları mutlaka hayata geçirmeleri gerekmektedir.”

Erbakan, Yeniden Büyük Türkiye önderliğinde İslam Birliğinin kurularak D-8 ilkeleri temelinde Adil Düzene dayalı Yeni Bir Dünya nizamını kurmak için 2. Yalta Konferansının düzenleneceğini söylediğinde karşısında 30 trilyon dolar gibi bir korkunç sermaye gücüne sahip Dünya Siyonizm’i olduğunu ve O’nu mağlup etmeden bu hedeflerine ulaşmasının imkânsızlığını elbette biliyordu.

Hak/ Batıl mücadelesinde para ve sermaye, güç ve iktidar demekti.

Parayı elinde bulunduran güç medyayı kontrol altına aldıktan sonra ardından dünya siyasetini de yönlendirmeyi başarıyordu. Menfi sermaye, menfi medya, menfi siyaset üçgeninde dünya coğrafyası Siyonist zulmü altında tarihin en büyük acı ve ıstırapları ile baş başa kalmıştı.

Her türlü manevi ve ahlaki değerlerden kopartılmış tamamen materyalist bir maddeci hayatı amaç edinmiş insanlık âleminde silahla, savaşla gerçekleştirilemeyecek Siyonist planları paranın satın alma gücü ile gerçekleştirmek hem daha kolay hem de çok daha risksizdi!

İnsanlık tarihinde bütün hak peygamberlerin fitnesinden Allah’a sığınarak ümmetlerini korkuttukları Deccal, Siyonizm’den başkası değildi.

Buna karşın yine tüm peygamberler başta olmak üzere Kainatın Efendisinin de bütün insanlığa müjdelediği Hz. Mehdi(AS) ise Erbakan’ın ta kendisi idi.

Hz. Mehdi’nin özellikleri ile ilgili bilgilerin aktarıldığı hadisi şeriflerde en önemli konuların başında Hz. Mehdi’nin sahip olacağı zenginlik, güç, saltanat ve iktidarla ilgili yapılan açıklamalar gelmektedir.

- Ümmetimden Hz. Mehdi çıkacaktır. Allah-u Teâlâ Hazretleri, insanları zengin kılmak için onu gönderecektir. O zaman ümmetim nimetlenecek, hayvanlar bolluk içinde ve arzın nebatatı çok fazla olacak, Hz. Mehdi, insanlara eşit şekilde bol bol mal dağıtacaktır (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)

-İnsanlara malı ve eşyayı dağıtırken, saymadan bol bol verecektir.( El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 21)

Erbakan’ın salt ailesinden kalan mirasla, akademik kariyerinden ötürü elde ettiği gelirlerle ya da siyasi bir partinin maddi olanakları ile 30 trilyon dolarlık Siyonist odaklarla dünya ölçeğinde bir mücadeleye girebileceğini düşünmek aklın ve mantığın kabul edebileceği bir düşünce olamaz.

Erbakan Dünya Siyonizm’i ile mücadele etmenin ne anlama geldiğini şöyle anlatıyordu:

“Diyelim ki 100 Liranız var ve sınırsız paralara sahip olan Siyonizm ile karşı karşıya kumar oynuyorsunuz… Düşeş atıyorsunuz 200 Liranız oluyor. Siyonizm bu kez 200 koyuyor. Yine düşeş atıyorsunuz 400 Liranız oluyor, bu kez 400 koyuyor… Böylece her defasında bütün paranız kadar koyuyor…

Eğer 100 kere ve daha çok kereler düşeş atsanız, trilyonlar kazansanız bile sadece bir kez düşeş atamazsanız iflas edersiniz!”

Ancak Erbakan bir mucize olarak her defasında düşeş atmayı başarmış ve toplumsal algının aksine Siyonizm’e karşı hiçbir zaman mağlup olmamıştır.

MSP kurucularından Malatya Milletvekili Turhan Akyol “Hoca lastik gibidir. Basıyorsun, yamyassı oluyor. Ezdim sanıyorsun. Bıraktığın zaman eski haline geliveriyor!”  diyerek, Erbakan’ın gösterdiği mucizevi başarıyı izah etmeye çalışmıştı.( Soner Yalçın- Eziyet Edilerek Yalnızlığa Yükseltilen Bir Siyasal Liderin Portresi. Sayfa 79)

Zaman gazetesi yazarlarından Mustafa Ünal, 5-12-2001’de “Siyasetin nabzı atmıyor” başlıklı bütçe görüşmeleri ile ilgili bilgiler aktardığı yazısında şunları söylüyordu: “Tarihin sayfalarına dalmışken, rakamların geldiği yeri göstermesi açısından harika bir örnek olan 1979'daki '80 Bütçesi' tartışmalarını hatırlamakta yarar var. Hararetli geçen görüşmeler sırasında MSP lideri Necmettin Erbakan, ekonomiyi anlatırken 'trilyon' kelimesini kullanır. Trilyonu para birimi olarak Meclis ve Türkiye ilk kez duymaktadır.

Hükümete mensup milletvekilleri hiç de aşina olmadıkları 'trilyon' kelimesine 'uçma Hoca' diye sert tepki gösterirler. Erbakan'ın cevabı 'Trilyon, milyon kere milyon demektir.' şeklinde olur. “

1979’da Türkiye’de akademisyenlerin, ekonomistlerin, siyasetçilerin, gazeteci yazar- çizer takımının trilyon kelimesinden dahi haberleri yokken, Erbakan MSP döneminde yapılan seminerlerden birinde şu çarpıcı bilgileri açıklıyordu:

”Biz 20 milyar dolar sermayeli Dar-El Mal-El İslam Bankasını kurduk. Ayrıca İsviçre’de faizsiz bankacılık için 15 milyar dolar sermayeli faizsiz bir banka kurduk. Bu bankanın hissedarları arasında Suudi Arabistan Kralı Fahd Ailesi, Kuveyt El-Sabah Ailesi, Ürdün Kralı Hüseyin, Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübarek, Pakistan devlet başkanı Ziya Ül Hak, Filistin devlet başkanı Yaser Arafat vardır.”

Türkiye’nin trilyon kelimesinden habersiz olduğu yıllarda Erbakan 35 milyar dolar gibi aklın havsalanın alamayacağı bir büyük sermayeyi kontrol ettiğini söylüyordu! 1979’da Türkiye’nin bütçesinin dolar bazında yaklaşık 1 milyar dolarla ifade edilebileceği varsayımından yola çıkarsak, Erbakan’ın Türkiye gibi 35 devletten çok daha zengin bir para gücünü kontrol ettiği rahatlıkla anlaşılabilir.

Milli Gazete Elazığ temsilciliğini yaptığımız dönemde Ankara’da yapılan bir toplantıda konu gazetenin tiraj sorununa gelince Erbakan ”Biz istersek her bir Milli Gazete okuruna 30 kupona son model bir Japon Toyota arabasını verebiliriz. Tirajımız bir anda 60 milyona çıkar. Ancak kampanya sonrası tirajımız yine 30 bine düşer” diyerek kontrol ettiği küresel İslami sermayenin gücü ile ilgili bir fikir edinmemize yardımcı olmuştu!

Erbakan gibi bir üstün aklın, siyasi dehanın 70 yıllarda kontrol ettiği 35 milyar dolarlık küresel İslami sermayeyi 80’li, 90’lı, 2000’li yıllarda önüne çıkan fırsatlarla kaça katladığını varın siz düşünün!

ABD ile haçlı müttefik devletlerinin gerçekleştirdikleri Irak ve Afganistan İşgallerinin mali boyutu ile ilgili bir çalışma yapan Brown Üniversitesi Watson Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü savaşların maliyetinin 4,4 trilyon dolar olduğunu açıklamıştı.

Irak ve Afganistan savaşlarının yüksek maliyetleri nedeniyle 2007 yılının sonlarında başta ABD olmak üzere tüm dünyada finans sektörünü alt/üst eden tarihin en büyük küresel ekonomik krizlerinden birisi başladı.

Bu ekonomik krizde iflas eden ABD merkezli dev küresel firmaların toplam maliyeti 2 trilyon dolardı!

Uluslararası Para Fonu (IMF), krizin faturasının 10 trilyon doları aştığını açıkladı. Küresel ekonomik krizin sonrasında AB üyesi 6 ülke İzlanda, İrlanda, Yunanistan, Portekiz, İspanya, Rum Kesimi ekonomik olarak iflas ettiler!

10 trilyon dolar zarar eden uluslararası dev firmalar, şirketler, bankalar, finans kuruluşları incelendiğinde karşınıza çok ilginç sonuçlar çıkıyor!

Öncelikle iflas eden global şirketlerin, bankaların tamamı Siyonist sermayenin kontrolünde olan dev ticari ve sanayi kuruluşları olduğu gerçeği ile rahatlıkla yüzleşmek mümkün. Ekonomik olarak iflasını ilan eden ya da iflasın eşiğinde olan ülkelerin tamamı Siyonizm’in güdümünde olan haçlı batılı devletler!

2008 yılında başlayan küresel ekonomik krizden dolayı iflasını açıklayan bir tane bile İslam ülkesinin olmaması ne kadar ilginç değil mi?

Oysa sanayi devriminden sonra yaşanan tüm global ekonomik krizlerde Siyonizm’in kontrolündeki ABD ve haçlı batı dünyası servetlerine servet, zenginliklerine zenginlik katarken başta İslam alemi olmak üzere tüm insanlık dünya tarihinde görülmemiş bir sefaletin, açlığın, yoksulluğun pençesinde inim inim inlemişti.

Ancak 2008’ de başlayan küresel ekonomik krizde bu tablo tamamen değişti! Siyonist İsrail ve haçlı batı dünyası iflas ederken Türkiye başta olmak üzere özellikle İslam dünyası ilginç bir şekilde bu krizden hiç etkilenmediler!

Peki, Dünya Siyonist sermayesi küresel ekonomik krizden 10 trilyon dolar zarar ederken bu 10 trilyon dolar kimin cebine ya da hangi güç ve iradenin kontrolüne girmişti?

Aslında bu sorunun cevabı çok açık bir şekilde önümüzde duruyor!

Dünya’nın en büyük dev sanayi ve finans kurumlarının iflas ettiği, en güçlü devletlerin, ekonomilerin önünde diz çöktüğü küresel ekonomik kriz hangi ülkeyi teğet geçti ise işte bu 10 trilyon doların üzerine konan güçte, ülkede O’dur!

Küresel ekonomik krizin teğet geçtiği ve ticari, finansal, sanayi, ithalat/ ihracat, yatırım anlamında olumsuz hiçbir etkisinin olmadığı tek ülke Türkiye oldu!

Bizzat Başbakan Erdoğan, dünya devlerinin birer birer iflaslarını açıkladıkları bir dönemde “ Korkmayın. Bu kriz bizi teğet geçecek” diyerek çok ilginç bir açıklama yapmış; ancak krizin bizi teğet geçmesi halinde “ Taksim meydanında Eşekler gibi anıracaklarını “ ilan eden sentetik Beyaz eşekler ülkemizden çıkmış olsa da zaman Başbakanı haklı çıkartmıştı!

Tabi, bu teğet geçme meselesi Başbakan Erdoğan’ın çapını çok aşar!

Dünya Siyonist sermayesini 10 trilyon dolarlık zarara uğratacak küresel bir büyük finansal komployu kurmanın sadece 1 günlük sorumluluğunu dahi Başbakan Erdoğan’a yüklemek ona yapılabilecek en büyük zulümdür!

Başbakan Erdoğan’a böyle bir zulmü günümüzde ancak İsrail reva görür!

Şimdi bu gerçekler ışığında 1980’den önce 1 milyon dolar borç almak için Lüksemburg gibi bir kasaba devletinin kapısına Başbakanını gönderen bir Türkiye’nin; bu paradan daha fazlasını günümüzde sadece bir dizi film sanatçısına ya da profesyonel bir futbolcuya ödeyecek ekonomik zenginliğe kimin sayesinde kavuştuğunu anladınız mı?

Türkiye’nin ANAP ve AKP iktidarları dönemlerinde Yeniden Büyük Türkiye hedefine doğru sanayide, ulaşımda, iletişimde, teknolojide, turizmde, sağlıkta, eğitimde, milli silah sanayinde yaptığı milyar dolarlık dev yatırımlarla nasıl çağ atladığını ve bu çağ atlatacak yatırımlarda harcanan paraların gerçek sahibinin, kaynağının kim olduğunu kavrayabildiniz mi?

Son haftalarda Altın piyasasında yaşanan sert iniş/çıkışları yine Türkiye ile İsrail arasında yaşanan küresel güç kavgasının küçük bir yansıması olarak değerlendirmekte fayda var.

Açıkçası Siyonizm’in kurduğu faizci kapitalist sömürü ve zulüm gemisi çatladı, su almaya devam ediyor. Az daha su alırsa içindekilerle birlikte Siyonist düzenin batması kaçınılmazdır.

Tıpkı adını Yunan mitolojisinde dünyayı yöneten büyük tanrılardan alan ve en büyük özelliği  'ASLA BATMAZ' bir gemi olarak düşünülen hatta 'Tanrı bile batıramaz' diye övülen ancak daha ilk seferinde küçük bir buzdağına çarparak batan Titanic gemisi gibi!

300 yıldır tüm dünyaya korku salmış ve bir kısım satın alınmış, köle ruhlu, iğfal edilmiş beyinler tarafından “ASLA YIKILAMAZ” denilen bu Siyonist zulüm ve sömürü düzeni de aynı şekilde Erbakan ve Milli Görüş aysbergine çarptığı için batmaktadır!

İnanmayanlar varsa çok fazla beklemeyecekler.

Şunun şurasında 2023’e ne kaldı?

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol